Marmara Bölgesi, Türkiye’nin en kalabalık ve kritik bölgelerinden biri olarak, sürekli olarak deprem riski altında. Uzmanlar, bu bölge için yapılan son değerlendirmelerde, yaklaşık 300 bin bina ve yapının olası bir Marmara depremine karşı risk taşıdığını belirtiyor. Depremler, her zaman var olan bir doğal olaydır; ancak Türkiye’nin jeolojik yapısı ve konumundan dolayı bu risk çok daha büyük bir boyut kazanıyor. Peki, olası bir Marmara depreminde neler yaşanabilir? Risk altındaki yapılar hangi kriterlere göre belirleniyor? Bu yazımızda, gündeme gelen Marmara depremi tehdidini ve bu bağlamda alınması gereken önlemleri kapsamlı bir şekilde inceleyeceğiz.
Türkiye'nin kuzeybatısında yer alan Marmara Bölgesi, aktif bir fay hattının üzerinde bulunuyor. Uzmanların yaptığı analizler, bu bölgedeki fay hatlarının deprem üretme potansiyelinin yüksek olduğunu göstermekte. 1999 Gölcük Depremi kanıtların en somut örneği. Marmara’nın büyük bölümünü etkileyen bu felaket, 17 binin üzerinde can kaybına ve on binlerce binanın hasar görmesine neden oldu. Şimdi, özellikle Kahramanmaraş merkezli depremler sonrasında artan fay hareketleri, Marmara’da yeni bir deprem gerçeğiyle karşı karşıya kalabileceğimizi gündeme getiriyor. Bu kapsamda, olası bir Marmara depreminin sonuçlarını araştıran uzmanlar, bölgede 300 bin binanın risk altında olduğunu belirtiyor. Bu binaların büyük bir kısmı, özellikle şehir merkezlerindeki eski yapı stoğu, 1999 tarihli depremlerden sonra bile yeterince güçlendirilmedi. Başta İstanbul olmak üzere, Bursa, Tekirdağ gibi diğer iller de ciddi risk taşımakta. Alınan önlemler yetersiz kalmakta ve kamuoyunu bilgilendirmek adına daha kapsamlı bir bilinçlendirme programına ihtiyaç duyuluyor.
Olası bir deprem durumunda, binaların dayanıklılık seviyeleri kadar, halkın bu konuda bilgi ve bilinci de büyük önem taşıyor. Uzmanlar, deprem öncesinde, sırasında ve sonrasında yapılacakları detaylı bir plan dahilinde önermekte. Bu bağlamda, kamu binalarının ve özel sektöre ait yapıların depreme dayanıklı hale getirilmesi için acil güçlendirme çalışmalarının yapılması elzem. Ayrıca, bu binaların belirli aralıklarla denetlenmesi ve rapor edilmesi, olası bir tehlike anında can kaybının ve maddi hasarın en aza indirilmesini sağlayacak önemli bir adım olacaktır. Toplumun her kesiminde bilinç oluşturulması için okullarda deprem eğitimi programlarının yapılması, yerel yönetimler ve sivil toplum kuruluşları tarafından desteklenmesi gerekmektedir. Bir diğer önemli husus, bireylerin kendi evlerinde depreme karşı alabilecekleri basit tedbirlerdir. Örneğin, iç mekanlarda sabitlenmesi gereken eşyalar, çıkış yollarının net bir şekilde belirlenmesi ve aile bireylerinin acil durum senaryolarını bilmesi, kazaların önüne geçecektir. Sonuç olarak, Marmara Bölgesi’nde yaşaması muhtemel yıkıcı bir depremin önüne geçmek için tüm bu çalışmalara hızlıca yönelmek zorundayız. 300 bin binalık büyük bir tehdit, yalnızca devletin değil, tüm toplumun sorumluluğu altında. Gelecekte daha güvenli, daha sağlıklı bir yaşam sürdürebilmek için harekete geçmek şart!