Diplomatik ilişkilerin 105’inci yılı, tarihsel olarak önemli bir dönüm noktası olarak değerlendiriliyor. Türkiye ve Rusya, bu süreçte çeşitli zorluklar ve fırsatlarla karşılaşırken, ikili ilişkileri dengelemeyi başardılar. Bugün, Rusya-Türkiye ilişkilerini incelemek, sadece iki ülkenin tarihine ışık tutmakla kalmayıp, aynı zamanda bu ilişkilerin uluslararası denge üzerindeki etkilerini de anlamamıza yardımcı olacaktır.
Rusya ve Türkiye arasındaki ilişkilerin tarihi, 15. yüzyıla kadar uzanmaktadır. O dönemde iki ülke arasında ticaret ve kültürel etkileşim başlamıştı. Ancak, asıl diplomatik ilişkilerin temelleri, 1920’lerde Sovyetler Birliği’nin kurulmasıyla atıldı. 1925’te imzalanan Dostluk Antlaşması, bu ilişkilerin ilk sağlam adımlarından biri oldu. Bu anlaşma, iki ülke arasında karşılıklı saygı ve iş birliği ile ilgili ilk politikayı oluşturdu. Zamanla, özellikle Soğuk Savaş döneminde, ilişkilerde dalgalanmalar yaşandı. Ancak, 1990’ların başından itibaren iki ülke, işbirliği alanlarını genişletmeye karar verdi ve siyasi, ekonomik ve kültürel ilişkilerini geliştirmeye yönelik önemli adımlar attı.
Bu dönemde enerji alanında yapılan işbirlikleri, iki ülke arasındaki ilişkilerin temel taşlarından biri haline geldi. Türkiye’nin enerji ihtiyacını karşılamak amacıyla, Rusya’dan yapılan doğalgaz ve petrol ithalatı, ilişkilerin güçlenmesine büyük katkı sağladı. Örneğin, 2014 yılında devreye giren Türk Akımı Projesi, sadece enerji alanında değil, aynı zamanda iki ülkenin stratejik işbirliğinin de sembolü haline geldi. Bu proje, Türkiye’yi enerji koridoru olarak öne çıkarırken, Rusya’nın Avrupa pazarına erişimini de kolaylaştırdı.
Bugün, Rusya-Türkiye ilişkileri birçok zorlukla karşı karşıya. Suriye iç savaşı ve Libya gibi bölgesel krizler, iki ülkenin stratejik çıkarları üzerinde etkili oldu. Türkiye, Suriye’deki YPG/PYD unsurlarına karşı; Rusya ise Esad rejimini destekleyerek, bu çatışmada farklı taraflarda yer aldı. Ancak iki ülke, ortak çıkarlarını gözeterek, bu zorlukları aşmayı başardı. Suriye üzerine yapılan müzakereler, her iki ülkenin de diplomatik becerilerini sergilediği önemli platformlar haline geldi.
Aynı zamanda, iki ülkenin özellikle savunma sanayii alanında gerçekleştirdiği işbirlikleri dikkat çekiyor. Türkiye'nin S-400 hava savunma sistemini satın alması, NATO üyeliği ve Rusya ile ilişkileri arasında bir gerilim yaratmasına rağmen, Türkiye’nin stratejik bağımsızlık arayışının bir parçası olarak değerlendiriliyor. Bu durum, bölgesel güç dinamiklerini şekillendirmesi açısından önemli bir gelişme olarak öne çıkıyor.
Ekonomik alanda ise ticaret hacmi her yıl artış göstermektedir. İki ülke arasında 2023 yılında yapılan ticaret, pandemi sürecinin olumsuz etkilerine rağmen 30 milyar dolara ulaşmış durumda. Tarım, inşaat, turizm ve teknoloji alanlarında gerçekleştirilen işbirlikleri, ekonomik ilişkilerin güçlenmesine katkı sağlıyor. Türkiye’nin Rusya’ya yönelik tarım ürünleri ihracatı, özellikle son yıllarda iyileşme göstermektedir. Ayrıca, Türk turizm sektörü Rusya’dan gelen turistlerle güçlendirilerek, iki ülke arasındaki ilişkilerin ekonomik boyutunu da pekiştiriyor.
Özetle, Rusya-Türkiye ilişkileri, tarihsel bir derinliğe sahip olup, 105 yıllık bir geçmişe ışık tutmaktadır. İki ülke arasındaki ilişkiler, çoğu zaman uluslararası dinamiklerin etkisi altında şekillenmiş olsa da, karşılıklı çıkarlar temelinde gelişim göstermiştir. Özellikle enerji, güvenlik ve ekonomik alanlarda yapılan işbirlikleri, bu ilişkilerin daha da derinleşmesine katkı sağlamaktadır. Gelecekte de her iki ülkenin ortak çıkarları doğrultusunda dengeli ve sürdürülebilir bir ilişki yürütmeleri, hem bölgesel hem de küresel istikrar açısından kritik bir öneme sahiptir.
Dolayısıyla, 105’inci yıl dönümü, sadece bir kutlama değil; aynı zamanda iki ülkenin ilişkilerinin geleceği üzerine düşünme fırsatıdır. Diplomatik ilişkilerin gelişimi, her iki ülke için de büyük bir önem taşımaktadır ve bu bağlamda, gelinen nokta, hem geçmişin dersleri hem de geleceğin fırsatlarıyla dolu bir hikaye sunmaktadır.