İran Dışişleri Bakanlığı, ABD ile gerçekleştirilecek olan müzakerelerin ikinci turunun Roma’da yapılacağını duyurdu. Bu gelişme, uluslararası kamuoyunun dikkatini çekmişken, uzlaşma arayışındaki iki ülke arasında zorlu bir sürecin daha kapısını aralayacak gibi görünüyor. İki ülke arasında süregelen diplomatik ilişkilerin zayıf olduğu bir dönemde, bu görüşmelerin nasıl bir sonuç doğuracağı ise merakla bekleniyor.
İran ile ABD arasındaki ilişkiler, 1979'daki İran İslam Devrimi'nden bu yana gergin bir seyir izliyor. O tarihten bu yana iki ülke, nükleer silahlanma, insan hakları, terörizm gibi birçok konuda karşıt görüşler sergiledi. Özellikle Obama döneminde imzalanan Nükleer Anlaşma (JCPOA), ikili ilişkilerin yeniden toparlanması umudunu doğurdu. Ancak Trump yönetiminin anlaşmadan çekilmesiyle birlikte, bu umutlar büyük ölçüde sönmüştü. Yıllar süren yaptırımlar ve karşılıklı suçlamalar, ilişkilerin daha da kötüleşmesine yol açtı. Günümüzde ise, Biden yönetiminin diplomatik yollarla İran ile nükleer konularını masaya yatırmak istemesi, ilişkilerin yeniden rayına oturması adına önemli bir adım olarak değerlendiriliyor.
Roma'da yapılacak görüşmeler, sadece İran ve ABD için değil, aynı zamanda bölge ülkeleri ve dünya siyaseti için de kritik bir öneme sahip. Bu görüşmeler sırasında nükleer silahlanma, insan hakları ihlalleri ve bölgesel güvenlik konuları masaya yatırılacak. Uzmanlar, bu iki ülkenin müzakerelerinin, bölgedeki diğer ülkelerde dış politika dengeleri üzerinde önemli etkiler yaratacağına inanıyor. Özellikle, ABD'nin İran'a yönelik yaptırımları azaltma vaadi veya İran'ın nükleer programını sınırlama taahhütleri, iki taraf arasında bir tür güven inşa etmek için önemli başlangıç noktaları olabilir.
IRA, uluslararası toplumun gündeminde, özellikle de Avrupa Birliği ve Orta Doğu ülkeleri tarafından dikkatle takip edilecek olan müzakereler, birçok uzmanın da dikkatini çekiyor. Geçmişteki hatalardan ders alınması gerektiğini belirten analistler, özellikle güven artırıcı adımların atılmasını önemle vurguluyor. Bu noktada, Roma'daki görüşmelerin niteliği ve iki tarafın uzlaşmaya ne denli yaklaşabilecekleri, gelecekteki müzakerelerin seyri açısından belirleyici olacak.
Brüksel merkezli düşünce kuruluşları, ABD ile İran arasındaki bu müzakerelerin, çoğu zaman ABD’nin baskın yaklaşımından etkilenerek şekillendiğini dile getirirken; İran’ın da kendi çıkarlarını koruma çabasında olduğunun altını çiziyorlar. Uzmanlar, özellikle son dönemde Suriye, Irak ve Yemen gibi ülkelerdeki gelişmelerin, müzakerelerin gidişatını etkileyebileceğini belirtmektedir. Bu durum, görüşmelerin karmaşıklığını arttırarak, her iki taraf için de zorlu bir müzakere süreci öngörüyor.
Sonuç olarak, İran’ın ABD ile gerçekleştireceği ikinci tur müzakerelerin Roma’da yapılacak olması, uluslararası ilişkilerin seyrini değiştirecek önemli bir adım olarak görülüyor. Hem İran hem de ABD için diplomatik bir zafer ya da hayal kırıklığı olabilecek bu görüşmeler, küresel arenada yeni dinamiklerin oluşmasını sağlayabilir. Diplomatik dillerle ifade edilen beklentiler ve çıkar çatışmalarının, ne denli bir uzlaşmayla sonuçlanacağı, dünya genelindeki gözlemciler tarafından merakla bekleniyor.